Site icon oguzhanocal.com.tr

Bazı insanlar şiir yazamaz.

Bazı insanlar şiir yazamaz.
Ben de yazamıyorum belki. Uyakları yan yana getiremiyorum, iki cümleyi alt alta koysam bile o büyülü ses bir türlü çıkmıyor. Ama yine de yazıyorum; soldan sağa, bir satır başı bile koymadan, kelimeleri yan yana dizip ilerliyorum. Çünkü kelimeler içimde çoğalıyor; çoğalmasa, boğulurum.

Bir torba var içimde, kimse görmüyor. Sözcükleri, cümleleri, kırık heceleri oraya atıyorum. Ziyan olmasınlar diye. Belki bir gün birinin eline geçer de şiire dönüşürler diye. Belki bir gün ben, korkmadan, utanmadan, alt alta yazarım onları; ahenkle dizilirler, bir şiir olur ve içim biraz hafifler.

Ama işte… Senin adını o torbaya koymadım.
Senin adını aldım, kırdım, yaktım, parçaladım; sonra çöpe attım. Yine de çirkinleşmedi satırlarım. Yine de bir yanım seni korumak ister gibi temiz kaldı. Bu, içimi daha çok acıtıyor: Neden hâlâ sana kızarken bile güzel kalmaya çalışıyorum? Neden hâlâ kırgınlığımı bile incitmeden taşıyorum?

Geceler uzuyor; bazen saatlerce kelimelerle konuşuyorum. Onlar sessizce dinliyor beni. Kimseye anlatamadıklarımı, hayal kırıklıklarımı, yarım kalmış hayallerimi… Belki de o yüzden şiir yazamıyorum: Çünkü bir şiirin kısalığına sığmaz bu kadar yük. Çünkü bir dize, yaşanmışlığın ağırlığını taşıyamaz.

Bir insanın içi sessizce çürüyebilir. Kimse fark etmezken umutları eriyebilir. Ve bu çürüme sessizliği, dışarıdan bakınca bir sakinlik gibi görünür; ama içten içe yakan bir yangındır. Ben de yanıyorum, ama dumanı yükselmiyor. Herkes iyi sandığı için biraz daha yanıyorum.

Bazen düşünüyorum: İnsan kelimelere bu yüzden mi tutunur? Çünkü tutunacak kimse kalmadığında, kelimeler bir tür tutamak olur. Onları yazarsın, saklarsın, bir gün belki kendine geri dönersin diye. Ama kelimeler de bazen ihanet eder; en çok sakladığın, en çok sevdiğin kelime bir gün seni yaralayan bir hatıraya dönüşür.

Ve belki de şiir yazamamak bir eksiklik değil; belki bu, hâlâ insan olduğumun kanıtı. Çünkü insan, kırıldığında önce dağınık konuşur; düzenli dizeler yazmak için önce toparlanmak gerekir. Ben hâlâ dağınık, hâlâ eksik, hâlâ yaralıyım. Ve bu satırlar bu yüzden böyle kırık dökük.

Yine de yazıyorum. Çünkü yazmazsam susarım; susarsam ölürüm. Belki bir gün bu kelimeler bir araya gelir, bir şiire dönüşür; belki bir gün kendime bile itiraf edemediğim hisler başka birine ulaşır. Ama bugün değil. Bugün sadece yazıyorum; yavaş, kırık, karanlık ama hâlâ yazıyorum.

Ve biliyor musun?
Bütün kelimelerimi sakladım; bir tek senin adını yakıp attım. Yine de içimde bir boşluk var, sanki o ad hâlâ oradaymış gibi. Belki de bazı isimler yok edilmez, sadece sessizleşir. Ve insan en çok sessizleşen isimlerin ağırlığıyla yaşlanır.

Oğuzhan ÖCAL

www.grikalemler.com.tr

Exit mobile version