Bereket, Toprağa Değil, Kalbe Yağar

Bereket, Toprağa Değil, Kalbe Yağar Anadolu’nun sessiz bir köyünde, Hıdırellez hazırlıkları telaşı vardı. Köy meydanındaki yaşlı çınar ağacının gölgesinde toplanan çocuklar, Ayşe Nine’nin anlattığı hikâyeleri dinliyordu. “Hıdırellez gecesi dilekler gül ağacına emanet edilir,” diyordu Ayşe Nine, sesinde derin bir ciddiyet. “Ama dikkat edin… Dilekleriniz saf bir kalple yazılmazsa, gül dalları onları rüzgâra savurur.” Bu sözler, […]
Öykü - 29 Mayıs 2025 19:55
Bereket, Toprağa Değil, Kalbe Yağar

Bereket, Toprağa Değil, Kalbe Yağar

Anadolu’nun sessiz bir köyünde, Hıdırellez hazırlıkları telaşı vardı. Köy meydanındaki yaşlı çınar ağacının gölgesinde toplanan çocuklar, Ayşe Nine’nin anlattığı hikâyeleri dinliyordu. “Hıdırellez gecesi dilekler gül ağacına emanet edilir,” diyordu Ayşe Nine, sesinde derin bir ciddiyet. “Ama dikkat edin… Dilekleriniz saf bir kalple yazılmazsa, gül dalları onları rüzgâra savurur.” Bu sözler, köyün genç çifti Zeynep ve Mehmet’in dikkatini çekti. Son üç yıldır köyü vuran kuraklık, tarlaları çoraklaştırmış, insanların yüzündeki gülümsemeyi silmişti. Zeynep, Mehmet’in gözlerine bakarak fısıldadı: “Bu kez dileğimiz farklı olsun…”

Hıdırellez gecesi, köy halkı ateşlerin etrafında dans ederken, Zeynep ve Mehmet sessizce gül ağacına yaklaştı. Dallara asılan renkli kâğıtlar arasında, ağacın köküne yakın bir yerde oyulmuş garip bir işaret gördüler: Üç daire ve ortasında bir yıldız. Ayşe Nine’nin hiç bahsetmediği bir şeydi bu. Mehmet parmağını işaretin üzerinde gezdirdiğinde, aniden soğuk bir rüzgâr esti ve ağacın arkasından yeşil ışıklı bir cismin toprağa düştüğünü fark ettiler. Zeynep eğilip cismi aldı: Bir muska! İçinde kurumuş bir gül yaprağı ve eski Türkçe yazılmış bir not vardı: “Bereket, toprağa değil, kalbe yağar.”

berekettoprak

O an, köyün tepesindeki eski kuyudan gelen çınlama sesi herkesi ürpertti. Ayşe Nine, korkuyla ellerini göğe kaldırdı: “Muskanın sırrını çözmezsek yağmur yağmayacak!” Kuyunun başına koştuklarında, suyun dibinde parlayan bir nesne gördüler. Mehmet iple kuyuya indiğinde, eline geçen şey bir bronz anahtar oldu. Anahtarın üzerindeki işaretler, gül ağacındakiyle tıpatıp aynıydı.

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Zeynep, muskanın sırrını çözdü: Notta yazan “kalp”, köyün ortasındaki kayıp çeşmenin yerini gösteriyordu. Anahtarı, çınar ağacının altında bulunan taş bir kapıya denk getirdiklerinde, toprak aniden sarsıldı ve köy meydanının ortasından berrak su fışkırdı. Yağmur bulutları köyü sardı, ancak bu kez yağan sadece su değildi… Gökten gül yaprakları yağıyordu!

Ayşe Nine, titreyen elleriyle yapraklardan birini avucunda tuttu: “Hızır ve İlyas, kayıp çeşmeyi hatırlattı bize… Bereket, unuttuğumuz kaynağa dönmekle başlar.” Zeynep ve Mehmet, muskanın sırrını köy halkına anlattığında, herkes çeşmenin etrafında toplandı. Su, tarlalara can verirken, gül ağacındaki işaretler silindi… Sanki köy, sınavını geçmişti.

Ertesi yıl Hıdırellez’de, çocuklar yeni bir efsane dinliyordu: “Gizemli muskanın sırrını sevenler, bereketi sonsuz kılar…”

Oğuzhan ÖCAL

Bu Hikaye https://varyasyonkalemler.com sitesi için hazırlanmıştır

Yazar

  • Oğuzhan Öcal Roman Yazarı ➡️ Computer Engineering ➡️ Creative Graphic Designer . Entrepreneur ➡️ Destek Afad Gönüllüsü ➡️ Araştırmacı Yazar ➡️ AFAD Destek Gönüllüsü

    View all posts
BENZER HABERLER