Site icon oguzhanocal.com.tr

İçimde bir fırtına kopar

Bazen içimde bir fırtına kopar, ama dışarıdan bakıldığında sadece sakin bir gökyüzü görünür. Hislerim, kelimelere sığmaz; anlatmaya çalıştığımda ise sanki bir duvara çarpıyorum. Kimse anlamıyor, anlamak istemiyor. Bu bir suçlama değil, sadece bir gerçek. İnsanlar, kendi dünyalarının gürültüsünde kaybolmuş, başkasının sessiz çığlıklarını duymuyor. Belki de duymak istemiyorlar, çünkü anlamak, sorumluluk getirir. Anlamak, bir başkasının yükünü omuzlamayı gerektirir. Ve kim, kendi yükleriyle boğuşurken, bir başkasınınkini taşımak ister ki?

Duygularım, bir nehir gibi akıyor; bazen sakin, bazen taşkın. Ama ne zaman onları paylaşmaya kalksam, sözcükler yetersiz kalıyor. Sanki dil, hislerimin derinliğini taşıyamayacak kadar zayıf. “Nasılsın?” diye soruyorlar, ama gözlerindeki o aceleci bakış, cevabımı gerçekten duymak istemediklerini ele veriyor. “İyiyim,” diyorum, çünkü başka ne diyebilirim ki? Gerçeği anlatmaya kalksam, ya lafım kesilecek ya da anlatırken kaybolacağım. Çünkü duygularım, tamamen duygusal. Ne mantığa sığar, ne de başkalarının hazır kalıplarına.
Yalnızlık, sadece tek başına olmak değil. Yalnızlık, kalbinin en derin köşesindeki o ağırlığı paylaşamamak.

Anlatıyorum, anlatıyorum, ama her kelime havada asılı kalıyor. Karşımdaki gözler, başka bir yere bakıyor; kulaklar, başka bir şey dinliyor. Belki de herkes kendi yalnızlığıyla o kadar meşgul ki, bir başkasınınkine yer yok. Anlamak istemiyorlar, çünkü anlamak, yüzleşmek demek. Kendi duygularıyla, kendi eksiklikleriyle, kendi korkularıyla yüzleşmek.

Ama ben pes etmiyorum. Hâlâ anlatıyorum, hâlâ deniyorum. Belki bir gün, bir çift göz gerçekten bakar, bir çift kulak gerçekten duyar. Belki bir gün, biri sadece dinlemekle yetinmez, hisseder. O zamana kadar, duygularım benimle. Tamamen duygusal, tamamen benim. Ve ben, onların ağırlığını taşımaya devam edeceğim, çünkü başka türlüsünü bilmiyorum.

Oğuzhan ÖCAL

Exit mobile version