Teknolojinin Hızına Yetişmek: İnsan Kalbinin Unutulan Ritmi
Her sabah telefonlarımızı açtığımızda karşımıza çıkan haberler, bildirimler ve mesajlarla bir yarışın içine atılıyoruz. Bir dakika bile sessiz kalamıyoruz. Sanki dijital çağ bize sürekli şunu söylüyor: “Durursan, geride kalırsın.”
Ama soralım: Geride kalmak gerçekten kaybetmek midir?
Bugün, hızın kutsandığı bir dünyada yaşıyoruz. İnternet bağlantımız yavaşladığında sinirleniyoruz, yüklenmeyen bir videoya sabrımız kalmıyor. Oysa dedelerimiz mektup beklerken aylarca sabrederdi. Belki de bu yüzden kalplerimizde daha derin bir huzur vardı.
Teknoloji hayatımızı kolaylaştırdı, doğru. Fakat kolaylık beraberinde bir eksiklik getirdi: düşünmeye vakit ayırmamak. Oysa insan, sadece üreten bir makine değildir; duyguları olan, hayalleri olan bir varlıktır.
Bugün çocuklarımız telefon ekranına dokunarak büyüyor. Onlara “Biraz dışarı çık, gökyüzüne bak” dediğimizde, gökyüzünü bir oyun grafiği gibi algılıyorlar. Bu bizi düşündürmeli. Çünkü teknolojiye hâkim olmazsak, onun kölesi oluruz.
Belki de artık yavaşlamayı öğrenmeliyiz. Kalbimizin ritmine kulak vermeyi, bir çiçeğin açışını izlemeyi, bir kitabın satırlarında kaybolmayı yeniden hatırlamalıyız. Unutma: Teknoloji hızla ilerliyor ama insan kalbi hâlâ aynı ritimde atıyor.