40,8729$% 0,77
47,8724€% 1,05
55,4954£% 1,01
4.410,52%0,05
7.177,00%0,24
28.620,00%0,23
Eski Türk obalarının dumanı tütüyordu. Kadının adı ana idi. Hakanla birlikte toyda söz söyler, devlet işlerinde yer alırdı. Kadın, hayatın yarısı değil bütünüydü. Töre, onu hor görmek değil, yükseltmek için vardı.
Bugün ise haber bültenleri kanıyor. Her gün bir kadın cinayeti… Bir kadın boşanmak istediği, özgürlüğünü talep ettiği, kendi yolunu çizmek istediği için öldürülüyor. Töreyle bugün arasındaki uçurum, işte burada açılıyor.
Törede kadın eşitti. Günümüzde ise kimi çevrelerde hâlâ bir “itaat figürü” gibi algılanıyor. Erkeğin kendini “sahip” saydığı, kadını bir birey değil “mal” gördüğü bu anlayış, şiddetin tohumu oluyor.
İyi hal indirimleri, “tahrik” gerekçeleri… Cezaların caydırıcı olmayışı, kadınların canına mal oluyor. Yargının zaafı, toplumsal vicdanı da yaralıyor. Kadın koruma kararı aldırıyor, ama koruma çoğu zaman kâğıt üzerinde kalıyor.
Oysa bizim özümüzde kadına saygı var. Hatunla hakan aynı tahtı paylaşırdı. Ananın sözü oğuldan üstün tutulurdu. Bizim kültürümüz, kadını yok saymaz; yanına alır, yükseltirdi. Bugünkü şiddet kültürü, bize yabancıdır.
Töreyi çağımıza uyarlamak.
Kadını eşya değil, birey olarak görmek.
Eğitimle küçük yaştan itibaren eşitlik bilincini kazandırmak.
Yasaları tavizsiz uygulamak, indirimlere son vermek.
Kadın cinayetleri, bu toplumun en derin yarasıdır. Bu yara, ancak kadını yeniden töredeki yerine koyarak iyileşir: hayatın eşit ve onurlu öznesi…
Çünkü tarih haykırıyor:
“Kadın anadır, candır, varlığın ta kendisidir. Töreyi hatırlayın, ona sahip çıkın.”
Bir Yazarın Durağanlığı
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.