41,0836$% 0,58
47,7289€% 0,65
55,3372£% 0,68
4.438,28%0,06
7.229,00%0,05
28.827,00%0,06
Tarih 26 Ağustos 1071.
Güneş, Anadolu’nun ovanın tozlu ufuklarında doğarken, bir milletin kaderi yeniden yazılmak üzereydi. Doğu’dan gelen rüzgar, yalnızca atların yelelerini değil, tarihin yönünü de savuruyordu.
Ve bu rüzgârın adı: Alparslan’dı.
Yüzyıllar boyu Orta Asya’nın bozkırlarında destanlarla yoğrulmuş Türkler, yeni bir yurt arayışındaydılar.
Ama bu arayış, bir göç değil; bir kavrayıştı.
Anadolu’nun dağlarına bakıldığında, yalnızca bereketli topraklar değil, ruh bulmayı bekleyen bir efsane görülüyordu.
Bizans İmparatoru IV. Romanos Diogenes, binlerce kişilik ordusuyla Malazgirt’e yürüdü.
Karşısında ise, sadece bir ordu değil; bir ideal, bir dua ve bir kader vardı.
Alparslan, savaş sabahı beyazlar giydi.
Bu ne bir gösterişti ne de bir gelenek. Bu, ölüme hazırlanmanın vakar dolu sessizliğiydi.
“Zafer bizimdir. Şehitlik bizimdir. Allah bizimledir.”
Ordusuna bu sözlerle seslendi.
Ve diz çöktü yere.
Komutan diz çökerse, asker secde eder.
Malazgirt Ovası, o sabah dua ile titreşti.
Savaş başladığında, Anadolu’nun bağrına iki ordu karşı karşıya serildi.
Türkler hilal taktiğini uygularken; düşman yavaşça kuşatmanın kalbine çekiliyordu.
Oklar yağmur oldu, kalkanlar siper, atlar yıldırım gibi geçti.
Her darbede, her çarpışmada; sadece canlar değil, tarihin rotası da kırılıyordu.
Ve gün battığında…
Zafer doğdu.
Malazgirt yalnızca bir savaş değildi.
Bu, bir milletin Anadolu’ya attığı ilk mühürdü.
O günden sonra dağlar Türkçe çağırdı rüzgarı, ovalar ezberledi alp erenlerin adını.
Camiler yükseldi kiliselerin yanına; bayraklar kardeşlik içinde dalgalandı.
Ve artık Anadolu, yalnızca bir toprak değil, bir vatan oldu.
Malazgirt, bir milletin uyanışı,
Bir hakanın duası,
Ve bir neslin kök salışıydı.
Bugün hâlâ o tozlu ovada atların sesi duyulur gibi…
Ve her 26 Ağustos’ta,
Bir gölge geçer gökyüzünden:
Alparslan’ın gölgesi…
Ufukda Bizi Gözləyən Dəyişikliklər
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.