DOLAR

41,2753$% 0,27

EURO

48,3292% 0,46

STERLİN

55,7121£% 0,33

GRAM ALTIN

4.760,16%0,11

ÇEYREK ALTIN

7.806,00%1,70

TAM ALTIN

31.128,00%1,69

a
Reklam
ad826x90

Mavi Hasret

Lara, hiç görmediği denizi en çok özleyen bir çocuktu. Küçük kasabasında toprak kokusu, rüzgârın sertliği ve dağların kapattığı ufuk dışında hiçbir şey yoktu. Yolları tozlu, evlerin damları kiremitliydi. İnsanların yüzlerinde yılların yorgunluğu, gözlerinde solmuş umutlar taşınırdı. Ama Lara’nın bakışlarında bambaşka bir şey vardı: maviyi görmeden büyütülmüş, ama onu içten içe bilen bir özlem.

ad826x90
ad826x90

Mavi Hasret – Lara’nın Denize Yolculuğu

Lara, hiç görmediği denizi en çok özleyen bir çocuktu. Küçük kasabasında toprak kokusu, rüzgârın sertliği ve dağların kapattığı ufuk dışında hiçbir şey yoktu. Yolları tozlu, evlerin damları kiremitliydi. İnsanların yüzlerinde yılların yorgunluğu, gözlerinde solmuş umutlar taşınırdı. Ama Lara’nın bakışlarında bambaşka bir şey vardı: maviyi görmeden büyütülmüş, ama onu içten içe bilen bir özlem.

ad826x90

Odası küçük bir deniz mabediydi. Duvarlarda dergilerden kesilmiş deniz manzaraları, köşede babasından kalma bir balıkçı ağı, pencere kenarında cam şişeye konmuş kurumuş yosun parçaları… O yosunları eline alıp burnuna götürdüğünde, gerçekte toprağın kokusu gelse de, hayalinde hep tuz ve özgürlüğün kokusu yayılırdı.

Geceleri kulağını yastığa bastırıp dalga seslerini duymaya çalışırdı. Belgeselde bir kere işittiği o uğultu, o sonsuz ritim zihnine kazınmıştı. Bazen gözlerini kapatıp kumun ayaklarının altından kayışını, serin suyun parmaklarının etrafında açtığı küçük çukurları neredeyse hissederdi. Bu hayaller bazen o kadar gerçekti ki ürperip yorganına sarılırdı.

Kasabaya yeni atanan yaşlı kütüphaneci Bayan Azade, Lara’nın özlemini ilk bakışta anlamıştı. İstanbul’da yaşamış, denizi solumuş, martıların sesini ezbere bilen bilge bir kadındı. Lara’ya kitaplar verdi, ama daha önemlisi, kendi kelimeleriyle denizi anlattı:
“Deniz,” dedi bir gün, “sana baktığında aslında kendine bakarsın. O kadar büyüktür ki senin dertlerini küçücük bir kum tanesi yapar. Rengi hiç sabit kalmaz: sabah turkuaz, fırtınada kurşuni, gün batımında ateşten bir ayna…”

Lara, o sözleri kalbine kazıdı. Artık hayallerinde yalnızca dalgalar değil, martı çığlıkları, limanda sallanan tekneler, ıslak tahtaların kokusu da vardı. Özlemi büyüdükçe kasaba ona daha dar gelmeye başladı.

ad826x90

Bahar sabahlarından birinde, Bayan Azade küçük bir paket verdi. İçinde bir tren bileti ve kısa bir not vardı:
“Bu hasret artık bitsin. Gençliğimden sana bir armağan olsun.”

Lara’nın elleri titredi. Yıllarca düşlediği yolculuk şimdi bir kâğıdın üzerinde duruyordu. Heyecanıyla korkusu aynı anda büyüdü. Ya deniz düşündüğü gibi değilse? Ya bütün hayalleri yıkılırsa? Ama içindeki çağrı, korkusunu bastırdı.

Ailesi, onun gözlerindeki tutkuyu görünce razı oldu. Yolculuk günü, küçük bir bavulla tren vagonuna bindi. Dağların arasından süzülen tren ilerledikçe, hava değişti, toprak kokusu yerini başka bir ferahlığa bıraktı. Ağaçlar seyreldi, rüzgâr tuz kokusunu usulca taşıdı.

Sonunda kondüktör seslendi:
— Sahil kasabasına hoş geldiniz!

ad826x90

İstasyondan aşağıya doğru yürürken, sardunyalarla süslü balkonların arasından geçti. Ve işte o an, burnuna hiç tanımadığı bir koku geldi: keskin, tuzlu, iyotlu… yıllardır kitaplardan öğrenmeye çalıştığı o koku. Gözleri doldu.

Adımlarını hızlandırdı. Yokuşu döner dönmez, gökyüzüyle birleşen uçsuz bucaksız mavilik karşısına çıktı. Deniz…

Olduğu yerde kaldı. Bavulu elinden düştü. Nefesi kesildi. Hayal ettiği her şey, denizin gerçekliğinin yanında silik bir gölge gibiydi.

Ayakkabılarını çıkarıp kuma bastığında, ayak parmaklarının arasından kayan sıcaklığı hissetti. Bir adım daha attı. Ve ilk dalga, ayak bileklerini yaladı. O serin, canlı, köpüklü dokunuş…

İçinde yıllardır birikmiş özlem, iki damla yaş olarak yanağından süzüldü. Ama bu gözyaşı, acının değil, tamamlanmışlığın gözyaşıydı. Lara artık eksik değildi.

Kumsala oturdu. Martılar çığlık çığlığa gökyüzünü dolduruyor, dalgaların ritmi evrenin kalp atışı gibi çarpıyordu. Ciğerlerine çektiği nefes, hayalini kurmaya bile cesaret edemediği kadar gerçekti.

Güneş, denizin üzerine portakal rengi bir disk gibi inerken, Lara hâlâ oradaydı. Artık denizi gören bir kız değil, denizin bir parçasıydı. İçindeki mavi hasret, yerini huzura bırakmıştı. O gece, denizin sonsuz şarkısını dinleyerek, evine dönmüş bir yolcu gibi kıyıda kaldı. Ve dalgalar, ona usulca vurup çekilerek yeni rüyaların sözünü fısıldıyordu.

ad826x90
YORUMLAR

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Sıradaki haber:

Ceviz Ağacı

ad826x90

HIZLI YORUM YAP