DOLAR

41,3190$% 0,44

EURO

48,5003% 0,70

STERLİN

56,0563£% 0,62

GRAM ALTIN

4.931,74%0,66

ÇEYREK ALTIN

8.027,00%0,35

TAM ALTIN

32.010,00%0,35

a

Akşamın Kıyısında

Akşamın Kıyısında
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Akşamın Kıyısında

Akşam, pencerenin camına yüzünü sürten puslu bir kedi gibi şehrin üstüne çökmüştü. Adam, ismini yıllar önce bir kapı pervazına kazımış, sonra silmeyi unutmuş biri gibi hissediyordu; varlığı görünür ama okunmaz. Masanın üzerinde açık bir defter, defterin kenarında solmuş bir menekşe ve yarısı içilmiş bir çay… Dışarıda cılız bir rüzgâr, içeride ağır bir sükût. “Hayat,” diye düşündü, “belki de yan yana dizilmiş odalardan ibaret; bazılarına girmeye cesaret edemedim, bazılarında gereğinden fazla kaldım.”
O akşam, nihayet, kendine bir hesap sormaya karar verdi. Aşklar, kaybettikleri, yarım kalan hayaller… Hepsini tek tek çağırıp adlarını yazacaktı. Defterin ilk satırına, yıllardır telaffuz edemediği bir kelimeyi, kısık bir duayla yazdı: “Affet.” Kimi, kimden esirgeyeceğini bilmiyordu; belki kendinden, belki de ona bir ömrün en güzel mevsimini armağan edip gidenlerden.
Kalemi eline alınca, parmaklarının arasından dökülen titrek bir hatıra, deniz kokusu taşıyan bir istasyon peronu oldu önce. Uzakta bir tren düdüğü, aralarında söylenmemiş bin cümle… “Başlayalım,” dedi, “yoksa ertelersem yine taş kesilecek içimdeki söz.” Ve yazdı: “Bir adamdım; fakat kimi gün bir çocuk, kimi gün bir ihtiyar.”

Lisenin arka bahçesinde, saçlarına rüzgâr ilişmiş bir kız gülmüştü bir gün. Gülüşü, eskimiş sınıf duvarlarına yeni boyanmış bir beyazlık gibi parlamış; adam o gün ilk defa “dünya denen şey, belki de yalnızca bir sese inanmak” diye düşünmüştü. Kız, hayatın aceleci yürüyüşüne uyan biri değildi; adımları yavaş, sözleri yuvarlaktı.
Bir akşamüstü, eve dönerken yağmur başlamış, ikisi aynı şemsiyeye sığınmıştı. Şemsiyenin ucundan damlayan su, kaldırımı noktalayan bir alfabe gibi bir şeyler anlatıyor, adam o harfleri bir ömür boyu çözmeye çalışacağını sanıyordu. Ama gençlik, en güzel hatırayı en çabuk yıpratan kumaştı. Üniversite başka şehir, rüzgâr başka yöne… Ayrılık, iki insanın birbirinden değil, kendilerinden uzaklaşmasıyla olur bazen.
Yıllar sonra, bir kitapçı vitrininin önünden geçerken, kızın adını bir şiirin dipnotunda görmüştü: bir teşekkür cümlesinde, kısa, silik, sıradan. O an anladı; ilk aşk, hayatta kalır ama değişir: sesini yitirir, yalnızca ritmini bırakır.
Deftere yazdı: “Birini gerçekten sevdiğimde, onu hatırlamak için artık sese değil, sessizliğe kulak veririm.”

Kaybetmek, adam için bir coğrafyaydı. Her yenilgi bir ülke, her yitim bir sınır kapısı. Babasını erken kaybetmişti; evin içi yıllarca bir sandalyesi eksik sofraydı. Annesi, sessizliği dikiş makinesinin pedalında onarmaya çalışırdı. O, kümülüs bulutları gibi biriken suskunlukların altında büyüdü: Yağar mı yağmaz mı, asla belli olmayan bir gökyüzü.
Sonra bir dostunu kaybetti; ikisinin de paylaştığı o gülünç sırları, bir anda sadece kendisinin taşıdığı bir yüke dönüştü. Paylaşılan sır, yük değildir; ama tek başına kalınca omuzları çatlatır. Mezarlıktan dönerken, cebinde kırılmış bir tespihin boncuklarını buldu. Avucuna alıp sıktı; acıtmayan acıların en tehlikelisi o günküydü.
Defterde yeni bir başlık: “Kayıpların Haritası.”
Altına not düştü: “Kayıp, bizi büyütmez; yalnızca cümlelerimizin arasını açar. Büyüdüğümüzü sandığımız o boşlukta, aslında eksiliriz.”
Bazen, bir insanın yüreğinde şehirler kurulur; ama onlar haritada yoktur. Adam, yıllar içinde kendi haritasını katlayıp katlayıp iç cebine sığdırmayı öğrendi—her kat, bir eksilme çizgisi gibi.

Hayallerin de odaları vardı. Kiminde duvar kâğıtları soyulmuş, kiminde perdeden sızan ince bir ışık… Adam, gençliğinde bir yazar olmayı düşlemişti; cümleleriyle başkalarının karanlık odalarına pencere açmak isterdi. Fakat hayat, çoğu zaman hayalin önüne “birazdan” yazan bir kapı asar. O “birazdan”, yıllara dönüşür.
Bir yayınevine yolladığı ilk dosya reddedildiğinde, editörün kenara attığı not, kâğıdın üstünde kalbinde yankılanan bir çizik gibi durdu: “Duygu var, fakat ritim dağınık.” O günden sonra, ritim için yaşadı; kalbinin temposunu bile metronomla ölçer gibi.
Bir başka odada, küçük bir sahil kasabasına taşınmak, sabahları denize bakarak kahve içmek vardı. Oraya hiç gidemediyse de, her sabah mutfakta çalan su ısıtıcısı, uzak bir dalga gibi uğulduyordu. “Hayal,” diye yazdı deftere, “gerçekleşmeyince eksiltmez; bazen insanı, gerçeğin ağırlığından korur.”
Ve ekledi: “Bir gün, hayallerimin anahtarlarını düşürdüğüm o koridorda, eğilip tek tek toplayacağım hepsini; ama bugün, yalnızca anahtarlığın sesini dinliyorum.”

İkinci aşk, hayatın insana verdiği ikinci vicdandır; çünkü ilkinde yaptığın hataları görür, ikincisinde affetmeyi öğrenirsin. Onu bir kütüphanede tanımıştı; rafların arasında ayak sesleri ipek gibi sürtünürken, kadın bir kitap sormuştu: “İçinde denize bakan bir pencere geçen tüm romanları arıyorum.” Adam gülmüştü: “O zaman bütün romanları okuyacaksınız.”
Birlikte yürüdüler, birlikte sustular. Kadının suskunluğu, adamın suskunluğundan daha şefkatliydi; insan, bazen kendini ancak başkasının sessizliğinde duyar. Fakat sevgi, iki yalnızın bir araya gelişi değildir; iki yalnızın yalnızlığına saygı gösterme becerisidir. Bu beceri onlarda eksik kaldı.
Kavga etmediler. Ayrılmadılar. Sadece bir gün, aynı pencereye bakıp farklı denizler gördüler. Kadın, uzak bir ülkenin göçmen kuşlarını izledi; adam, çocukluğunun sığ sularını. Aynı camda iki ayrı mevsim tutunca, cam sislenir.
Deftere yazdı: “Onu kaybetmedim; onu olduğu yerde bıraktım. Bazen birini sevmek, onun gittiği yere gitmemeyi kabullenmektir.”

Pişmanlık, keskin bir bıçak değildir; daha çok, kesmeyen ama sürekli sürten bir bıçak gibidir. Adam, pişmanlıklarını sıralasa, bir çamaşır ipine asılmış gölgeler gibi dizileceklerdi:
Bir telefonun geri dönmeyen çağrısı.
Bir mektubun postalanmamış zarfı.
Bir özrün tam vaktinde söylenmeyişi.
Ve en çok da, kendine karşı cimri davranması…
Bir öğretmeni vardı; “İnsan, kendine verdiği sözleri tutmazsa, başkalarının sözlerine sığınır,” demişti. Oysa başkasının sözü, eve ödünç alınmış bir sandalye gibidir; bir gün mutlaka geri verilir ve sen ayakta kalırsın.
Adam, bir gece yarısı aynaya baktı. Gözaltlarında, sanki yıllar boyunca okunmuş bir kitabın sayfaları gibi kırışıklıklar… “Pişmanlıklarımı saymayacağım,” dedi, “onları kullanacağım.” Hangi cümleyi daha kısa, hangi susmayı daha uzun tutacağını pişmanlık öğretecekti çünkü.
Defterin sol alt köşesine küçücük yazdı: “Kendimi affedene kadar yazacağım.”

Şehir, bazen bir insanın kalbini taklit eder: Aynı sokaktan defalarca geçsen de, her seferinde başka bir şey görürsün. Adam, geceleri yürümeyi seviyordu; vitrinlere yansıyan adımlarının, gerçek adımlarını sabırlı bir dost gibi yanından ayırmayışını.
Bir köşede, saatleri tamir eden yaşlı bir adamın dükkânı vardı. Vitrinde duran kırık camlı bir saat, her gece aynı dakikada kalakalıyordu: 21:17. Adam, “Bir gün hayatımın da bir dakikası kırılacak ve ben hep orada kalacağım,” diye düşündü. Sonra, vitrindeki saat yerine kendi bilek saatine baktı—işliyordu. Demek ki kırılmamıştı.
Yürürken, sokağın ucunda bir sokak müzisyeni “Sevdim Seni Bir Kere”yi çalıyordu. Melodi, insanın içine, eski bir çekmecenin kulpuna takılan parmak gibi girip kaldı. O an anladı: Şehir, bazen bize söyleyemediklerimizi söyler; bir şarkı, bir vitrin, bir kırık dakika…
Deftere döndüğünde, bir cümle ekledi: “Kendimi iyileştirmenin en mütevazı yolu, gece şehri dolaşıp, başkasının yalnızlığını kendi yalnızlığıma nazar boncuğu gibi asmak.”

Bir mektup aldı: Eski bir kasabadan, denize bakan evlerin hâlâ sabahları iyot koktuğu bir yerden. Mektup kısa ve sakindi: “Buradayım. Eğer bir gün, konuşmadan anlaşabileceğimize inanırsan, gel.” İmza yoktu; ama kimin yazdığını anlamak için imzaya gerek de yoktu.
Adam, yıllarca ertelediği yolculuğu başlattı. Trene bindi. Camdan geriye kaçan tarlalar, sararmış bir albüm sayfasından kopan fotoğraflar gibi gözünün önünden geçiyordu. Her durakta, bir eski cümlesini indirdi; her hızlanışta, yeni bir nefese yer açtı.
Kompartımanda yaşlı bir kadın oturuyordu. Elinde ufalanmış bir ekmek, gözlerinde derin bir göl. “Oğlum,” dedi, “insan, dönerken mi yaşlanır, giderken mi?” Adam sustu. Kadının sorusu, içindeki koridora asılmış bir ayna gibi onu çoğalttı. “Dönerken,” diye düşündü, “çünkü dönen, arkasında ne kadar kalabalık bıraktığını görür.”
Defterinde yeni bir sayfa açtı, trende titreyen yazısıyla: “Yolculuk, insanın kendisini ikna etme sanatıdır. Ben, kendimi sevmenin en dürüst biçiminin, kendime doğru yola çıkmak olduğuna bugün inandım.”

Kasabaya vardığında akşamüstüydü. İstasyonun önünde, yıllar öncesinden kalma bir fırının önünde durdu: Susam kokusu, çocukluğunun alnını öptü. Denize doğru yürüdü; dalgalar, taşların üstünde küçük omuz hareketleriyle nefes alıp veriyordu.
Onu, kıyıya yakın bir bankta buldu. Ne selam, ne sitem. Aralarında, söylenmemiş cümlelerin zarif kalabalığı… Kadın, “Geleceğini biliyordum,” dedi. Adam, “Ben de,” diye karşılık verdi, “sözlerimiz bittiği için gelmedim; bittiğini kabul edebilmek için geldim.”
Uzun bir sessizlik. Bir martının, gökyüzündeki çizgisini tamamlayıp uzaklaşması kadar sade bir sessizlik.
Sonra kadın, cebinden küçük bir anahtar çıkardı. “Bu, eskiden birlikte umut ettiğimiz evin anahtarı değil,” dedi gülümseyerek, “kendi odanın anahtarı. İçeri gir; eğer kalmak istersen kal, gitmek istersen giderken kapıyı çek.”
Adam, anahtarı avucuna aldı. Sıcaklığı, yıllar önce yitirdiğini sandığı bir duyguyu uyandırdı: İzin. Sevilmekten önce, insanın en çok ihtiyacı olanın izin olduğunu o an anladı—kalmak, susmak, eksik kalmak için bile.

Gecenin derin bir yerinde, deniz karanlık bir ekleme çizgisi gibi ufka uzanıyordu. Adam, penceresi denize bakan odada defterini açtı. Bu, öyküsünün son sayfası mıydı, yoksa ilk?
“Affediyorum,” diye yazdı, “beni terk edenleri değil; onlara, içimde bir ülke kurup sınır kapılarını açık bırakan beni. Affediyorum, gençliğimin aceleci adımlarını, korkaklığın bahanelerle süslenmiş ritmini. Affediyorum, diyemediklerimi; çünkü sessizliğimle de bir şeyler söyledim.”
Sonra vazgeçti süslü cümlelerden. Kâğıda tek bir kelime bıraktı: “Bugün.”
Pencereden içeri sızan iyot, menekşe, ekmek ve uzak tren düdüğü… Hepsi bir araya geldi ve adam, yıllar sonra ilk kez kendi adını içinden sevgiyle söyledi. Hayallerinin odalarını kapatmadı; ışıklarını açık bıraktı. Belki geri dönerdi, belki dönmezdi; mesele, artık kapıyı içeriden kilitlememesiydi.
Sabaha karşı, kıyıda ilk martı öttüğünde, kalemi bıraktı. Affetmek, büyük bir tören değilmiş meğer; yalnızca, kendine “tamam” demenin yalın cesareti.
Ve adam, öyküsünü noktalamadı—çünkü bazen en hakiki nokta, cümlenin sonunda değil, nefesin içinde konur. O, nefes aldı. Şehir, deniz, tren, menekşe… Hepsi, bir anlığına aynı ritimde attı.
Güneş doğarken, adam artık kaybettiklerinin toplandığı bir müze değil; yarınlarına açılan küçük bir iskeleydi. Orada bekledi: Kendi teknesinin, kendi rüzgârıyla gelmesini.

Devamını Oku

Wi-Fi 7 neler getirecek

Wi-Fi 7 neler getirecek
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Wi-Fi 7 Resmen Hayatımıza Giriyor: 5 Kat Daha Hızlı Kablosuz Bağlantı

Yeni nesil kablosuz ağ standardı Wi-Fi 7, önceki nesillere kıyasla 5 kata kadar daha yüksek hız, düşük gecikme ve daha güvenli bağlantı vaat ediyor.
Türkiye’de de yakında satışa çıkacak cihazlarla birlikte bu teknolojinin hayatımıza neler katacağını derledik.

Wi-Fi 7 Nedir?

Wi-Fi 7, IEEE 802.11be standardı üzerine inşa edilen yeni nesil kablosuz bağlantı teknolojisidir.
Teorik olarak 46 Gbps’ye kadar hız sunabilir. Bu, Wi-Fi 6E’nin sunduğu maksimum hızın 4–5 katına denk geliyor.

Öne Çıkan Özellikler

  • Daha Yüksek Hız: 320 MHz kanal genişliği sayesinde 4K/8K video ve devasa dosya aktarımı saniyeler içinde.
  • Düşük Gecikme: Oyun, VR ve canlı yayınlarda neredeyse sıfır gecikme.
  • Çoklu Bağlantı: Multi-Link Operation (MLO) ile cihazlar aynı anda farklı frekansları kullanarak daha stabil bağlantı kurar.
  • Enerji Verimliliği: Özellikle IoT cihazlarda pil ömrü uzuyor.

Türkiye’de Durum

Wi-Fi 7 destekli ilk modem ve akıllı telefonlar yıl sonuna kadar Türkiye’de satışa sunulacak. (Wi-Fi 7 Modem Keenetic Titan KN1812)

Keenetic Titan’ın Wi-Fi 6e olan modelini sitemizde tanıtmıştık. Şu an kullanmış olduğum modemde Keenetic Titan KN-1811 modelidir.

Kn1812 modeli de elime gelirse tanıtır. Aralarındaki farklılıkları sizlere buradan bir makale şeklinde yazarım.

İnternet servis sağlayıcılarının da yeni nesil router desteğini 2026’da yaygınlaştırması bekleniyor.

Kimler İçin Önemli?

  1. Oyuncular: Düşük ping ile rekabetçi avantaj.
  2. Ev Ofis Çalışanları: Kesintisiz video konferans ve bulut tabanlı iş akışları.
  3. İçerik Üreticiler: 4K/8K canlı yayın ve yüksek boyutlu dosya transferleri.
  4. Akıllı Ev Sahipleri: IoT cihazlarının aynı anda sorunsuz çalışması.

Sık Sorulan Sorular

Wi-Fi 7 için yeni bir modem gerekir mi?

Evet, Wi-Fi 7’den tam performans almak için uyumlu modem/router kullanmanız gerekir.

Eski cihazlar uyumlu mu?

Wi-Fi 7 modemler geriye dönük uyumlu olacak; ancak eski cihazlar yeni hız avantajlarından yararlanamaz.

Wi-Fi 6 ile arasındaki fark nedir?

Wi-Fi 7, daha geniş bant (320 MHz), çoklu bağlantı desteği (MLO) ve daha yüksek hız sunar.

Sonuç

Wi-Fi 7, internet deneyiminde yeni bir sayfa açıyor. Özellikle oyun, içerik üretimi ve ev ofis kullanımında
hız ve stabilite açısından fark yaratacak. Türkiye’de bu teknolojinin yaygınlaşmasıyla birlikte
kullanıcıların günlük deneyimi gözle görülür şekilde iyileşecek.


Devamını Oku

AI PC Dönemi Hızlanıyor

AI PC Dönemi Hızlanıyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

AI PC Dönemi Hızlanıyor: Uygun Fiyatlı Yapay Zekâlı Bilgisayarlar Ev ve Ofise Giriyor

Yapay zekâ hızlandırıcıları içeren “AI PC” sınıfı cihazlar, içerik üretiminden ofis verimliliğine kadar birçok alanda yeni bir standart kuruyor.
Peki fiyatlar, performans ve gizlilik cephesinde tablo nasıl değişiyor?

Özetle

  • Cihaz içi yapay zekâ: Metin özetleme, görsel düzenleme, çeviri ve kod yardımı internet bağlantısına daha az ihtiyaçla cihaz üzerinde çalışıyor.
  • Gizlilik ve hız: Veriler buluta çıkmadan işlenebildiği için hem gecikme hem de gizlilik riskleri azalıyor.
  • Uygun fiyatlı modeller: Orta segment dizüstülerde NPUs (neural processing unit) yaygınlaşıyor; pil süresi ve sessizlik avantajı öne çıkıyor.
  • Yerel dil araçları: Türkçe konuşma-metin, toplantı notu çıkarma ve içerik taslağı üretimi daha isabetli hale geliyor.

AI PC Nedir ve Neden Şimdi Gündemde?

AI PC, CPU ve GPU’nun yanında yapay zekâ işlemlerini hızlandıran NPU barındıran bilgisayar sınıfını ifade eder.
Bu donanım, metin üretimi, görüntü iyileştirme, gürültü giderme, altyazı/çeviri ve özetleme gibi görevlerde
watt başına performansı artırır. Sonuç: daha uzun pil ömrü, daha düşük fan sesi ve anlık yanıtlar.

Ev ve Ofis Kullanıcısına Somut Katkılar

  1. Toplantı zekâsı: Canlı transkript, konuşmacı ayrımı ve aksiyon maddeleri otomatik çıkar.
  2. İçerik üretimi: Blog taslakları, sosyal medya metinleri ve görsel düzenlemeleri birkaç tıklamayla tamamlanır.
  3. Gizlilik: Hassas belgeler cihazı terk etmeden analiz edilebilir.
  4. Erişilebilirlik: Gerçek zamanlı altyazı, ekran okuma ve özetleme araçları güçlenir.

Satın Alma İpuçları (Hızlı Kontrol Listesi)

  • NPU Gücü: Üreticinin paylaştığı TOPS değerine ve desteklenen “cihaz içi” özelliklere bakın.
  • RAM & Depolama: En az 16 GB RAM ve NVMe SSD; yaratıcı işler için 32 GB tercih edin.
  • Ekran: 14–16” arası, 120 Hz+ IPS veya OLED; sRGB/DCF-P3 kapsamı içerikçiler için önemli.
  • Soğutma & Pil: İnce kasada çift fan ve 60 Wh+ pil günlük kullanımda fark yaratır.
  • Gizlilik Özellikleri: Donanımsal kamera kapağı, yerel hesap/oturum açma seçenekleri artı puan.

Türkiye Ekosistemi İçin Anlamı

Türkçe model ve araçların yaygınlaşmasıyla, kamu ve KOBİ’ler yerel mevzuata uygun ve daha maliyet-etkin çözümler üretebiliyor.
Eğitim tarafında ise çevrimdışı çalışan akıllı not tutma ve bireyselleştirilmiş öğrenme senaryoları öne çıkıyor.

Editör Yorumu

AI PC’ler, “her iş buluta” yaklaşımından “önce cihazda, gerektiğinde bulutta” modeline geçişi hızlandırıyor.
Bu, performans kadar veri egemenliği açısından da kritik bir kırılma.

Sık Sorulan Sorular

AI PC almak için özel yazılım gerekir mi?

Hayır. Güncel ofis uygulamaları ve üretkenlik araçları, cihaz içi yapay zekâ hızlandırmayı giderek daha çok destekliyor.

Gizlilik gerçekten daha mı iyi?

Evet. Verinin cihazdan çıkmadan işlenebilmesi, özellikle hassas belgeler için riski azaltır.

Eski bir dizüstünde AI özellikleri çalışır mı?

Çalışabilir; ancak NPU’suz sistemlerde görevler daha yavaş ve pil tüketimi daha yüksek olur.

Sonuç

AI PC dalgası, bilgisayar deneyimini yeniden tanımlıyor. Satın alma rehberindeki kriterlere dikkat ederek
bütçenize uygun, uzun ömürlü bir model seçebilir; iş ve eğitimde ciddi verimlilik kazanabilirsiniz.



Devamını Oku

Gri Kalemler Dergisi Artık Dijital Dünyada

Gri Kalemler Dergisi Artık Dijital Dünyada
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Edebiyat dünyasında yeni bir soluk olarak doğan Gri Kalemler Dergisi, artık dijital platformda okurlarıyla buluşuyor. Aylık periyotlarla yayımlanacak dergi, hem genç kalemlere hem de usta yazarlara yazılarını özgürce sunabilecekleri geniş bir mecra sağlamayı amaçlıyor.

Süreyya Geçici’nin öncülüğünde kurulan dergi, edebiyatın farklı renklerini aynı çatı altında toplamayı hedeflerken, güçlü bir editoryal kadroyla yola çıktı. Bu oluşumda:

  • Ender Arslan, Baş Editör olarak yayın çizgisini belirlemektedir.

  • M. Akif Gülal, Genel Yayın Yönetmenliğini üslenmektedir.

  • Hakan Seyrekbasan ve Rojda Gülseven, editörlük görevleriyle içeriklerin seçimi ve hazırlanmasında etkin sorumluluk almaktadır.

  • Hakan Yakıcı, Yazı İşleri ve İçerik Sorumlusu olarak derginin üretim sürecini yönlendirmektedir.

Gri Kalemler Dergisi, edebiyatın yalnızca okunmakla kalmadığı, aynı zamanda paylaşıldığı ve büyüdüğü bir alan olmayı hedeflemektedir. Şiirden öyküye, denemeden incelemeye kadar uzanan geniş bir tür çeşitliliğiyle her kaleme açık olan dergi, dijital dünyada edebiyatseverleri buluşturmayı amaçlıyor.

editor@grikalemler.com.tr mail adresinden eser alımı kabul edilmektedir.

Kalemini edebiyatın ortak sofrasına katmak isteyen tüm yazarlar, ayrıntılı bilgi ve başvuru için www.grikalemler.com.tr adresini ziyaret edebilir.

Devamını Oku

İzmir’deki karakol saldırısında gözaltı sayısı yükseldi! İran uyruklu şahıs İstanbul’da yakalandı

İzmir’deki karakol saldırısında gözaltı sayısı yükseldi! İran uyruklu şahıs İstanbul’da yakalandı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İzmir’de Polis Merkezine Silahlı Saldırı: 2 Şehit, 2 Yaralı

İzmir’in Balçova ilçesinde yer alan Salih İşgören Polis Merkezi Amirliği, sabah saatlerinde silahlı saldırıya hedef oldu. Pompalı tüfekle karakola ateş açan 16 yaşındaki lise öğrencisi E.B., 2 polisi şehit etti, 2 polis memuru ve bir vatandaşı yaraladı. Saldırgan kısa sürede yakalanarak tedavi altına alındı.

Saldırıda 2 Polis Şehit Oldu

Olay, Çetin Emeç Mahallesi’nde meydana geldi. E.B. isimli saldırgan, yüzünü maske ile gizleyerek polis merkezinin nöbet kulübesine pompalı tüfekle ateş açtı. Açılan ilk ateşte polis memuru Hasan Akın şehit oldu. Silah seslerini duyan polisler saldırgana müdahale ederken çıkan çatışmada 1’inci Sınıf Emniyet Müdürü ve Polis Başmüfettişi Muhsin Aydemir de şehit düştü.

Çatışmada polis memurları Ömer Amilağ ve Murat Dağlı ile elinden yaralanan bir sivil vatandaş da hastaneye kaldırıldı. Amilağ’ın hayati tehlikesinin sürdüğü bildirildi.

Saldırgan Yaralı Yakalandı

Çatışmanın ardından kaçmaya çalışan saldırgan, polislerin operasyonuyla yaralı şekilde yakalandı. E.B.’nin babasına ait ruhsatlı bir pompalı tüfeği kullandığı, yanında çok sayıda fişek ve bıçak bulunduğu öğrenildi.

Gözaltı Sayısı 6’ya Çıktı

Soruşturma kapsamında saldırganın yanı sıra anne ve babasıyla birlikte 2 arkadaşı da gözaltına alındı. Ayrıca saldırganla irtibatlı olduğu değerlendirilen İran uyruklu Khaleg Nooriborojerdi (32), İstanbul Esenyurt’ta düzenlenen operasyonla yakalandı. Böylece gözaltı sayısı 6’ya yükseldi.

Bakanlardan Açıklama

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Kahraman polis memurumuz Hasan Akın ve Polis Başmüfettişimiz Muhsin Aydemir şehit oldu. Yaralı polislerimize acil şifalar diliyorum. Saldırgan E.B. yakalandı, soruşturma titizlikle yürütülüyor” dedi.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise saldırıyla ilgili olarak 2 Cumhuriyet Başsavcıvekili ve 6 Cumhuriyet Savcısının görevlendirildiğini duyurdu.

Yayın Yasağı Kararı

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, olayla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında görsel, yazılı ve dijital basında yayın yasağı getirildiğini açıkladı.

Tanıkların Anlatımı

Mahalle sakini Ahmet Babacan, saldırganın etrafa ses bombası attığını ve mahalleliyle birlikte etkisiz hale getirildiğini belirterek, “Elinde pompalı tüfek vardı. Çatışma sırasında mermisi bitince yere yığıldı, biz de üzerine çullandık ve polise teslim ettik” ifadelerini kullandı.

Devamını Oku