Dilek Çeşmesi
Elif, parkın köşesindeki yosun tutmuş çeşmenin başında titreyen ellerini cebine soktu. Cebindeki tek gümüş madeni parayı avucunda sımsıkı kavradı. Dedesi anlatırdı: “Bu çeşme, yüreği temiz olanların dileklerini duyar,” diye. Ama Elif artık büyümüştü, sihrin sadece masallarda olduğunu biliyordu. Yine de… Belki, diye düşündü, belki…
Ninesi, iki haftadır yataktan kalkamıyordu. Doktorlar, “Zaman tanıyın,” demişti ama Elif’in sabrı tükeniyordu. Çeşmeye yaklaştı, parayı buz gibi suya bıraktı. Gözlerini sıkıca kapayıp fısıldadı: “Lütfen, ninem iyileşsin.”
Ertesi sabah, ninesinin odasına koştuğunda, onu pencerenin yanında, güneş altında otururken buldu. “Elifçiğim,” dedi ninesi, sesi hâlâ zayıf ama gülümsemesi eski gibi, “Dün gece bana anlattığın masallar… Rüyalarıma girdi.” Elif şaşırdı. Ninesi hasta haliyle, “Sen yanımda olduğun sürece, iyileşmem uzun sürmez,” diye ekledi.
O akşam, Elif çeşmenin yanına döndü. Suyun üzerinde, dilek parasının ışıldadığını gördü. Gülümsedi. Belki çeşme dileğini duymuştu, ama asıl sihrin, ninesinin yastığına fısıldadığı masallarda saklı olduğunu anladı.
Son.
Oğuzhan Öcal 2025 Ankara